16 Ocak 2011 Pazar

Untitled-2

    Boş bulduğum bir masada oturuyorum.Saçlarım ıslak , yüzümde yorgun bir ifade…Kahvem hala sıcak.Düşünüyorum...Yağmur damlalarının pencereyi tıklattığını duyabiliyorum.Sanki kendinden memnun değil de içeri alınmayı bekliyormuş gibi.İnsanlar da yağmur gibi aslında.Bazen bereket , bazen bir yıkım…Yağmuru insandan ayıran tek özelliği saflığı olmalı.İnsan maalesef yağmur damlaları kadar saf olamıyor.

    Yağmur, ıslak damlalar ve soğuk bir esinti getiriyor fakat yine de içeri girmek istiyor. İnsan da içeri alınmak istenmediğini bildiği halde kapıyı tıklatmaya devam eder miydi acaba diye düşünüyorum.Belki de yağmurda olmayan fakat insanın sahip olduğu “gurur” denen şey buna engel olurdu.Gurur insanoğlunda saplantı haline gelmiş bir kavram.Aslında düşününce ne kadar gereksiz ve saçma olduğunu anlayabilirsiniz fakat çoğu insan bunu yapacak kadar özgüvene sahip değil.Gurur üzerine konuşmak istiyorum , özür dilemek üzerine…”Özür dilemek bir zayıflıktır!” düşüncesi aciz insanlar arasında dolanan bir saçmalık.Birinin diğerinden yaptığı bir hata için özür dilemesi tamamen sembolik bir zırva.Hatta özür dilemek insanlar arasında daha olumsuz sonuçlar doğurur.Yaptığı her hatayı af dileyerek onarabileceğini düşünen ahmaklar arasında yaşamak nasıl bir duygu?

   Az önce sipariş ettiğim pastam geliyor.Garson “Buyurun.” diyerek gülümsüyor gözlerimin içine bakarak.Kibar olmaya çalışarak teşekkür ediyorum.Aslında benden beklenmeyecek bir davranış size göre ama…Sonra tekrardan kafam düşüncelerle doluyor.”Teşekkür etmek” , insanı ne kadar da mutlu eder.Hatta bi insana verdiğin değeri bile gösterebilir bu sözcükler.”Teşekkür ederim”.Evet insanlara teşekkür ederim.Çünkü böyle basit şeylerle mutlu olan insancıkların suratındaki o zavallı gülümseme tatmin edici.Kendi türümün bu kadar zayıf olması beni rahatsız etmiştir hep fakat benim gibi olmalarını da beklememişimdir hiçbir zaman.Benim gibi olmalarını da istemem ; çünkü benim gibi olamazlar sadece benim gibi olmaya çalışabilirler.Bu da onları komik bir duruma düşürür.Ne kadar onları izlerken eğlensem de bu kadar düşmelerine izin veremem açıkçası.Umursadığımdan değil ; sadece , benim maskemi bürünmüş bir yığın sahte davranışın arasında olmak sıkıcı olurdu.Aynaya bakmak gibi yani.Aynaları da pek sevmem.Gerçeği yansıtmaz asla , sadece sana istediğini gösterir.Yanıltıcıdırlar , bu yüzden insanlar aynaları sever.Çünkü insanlar –çoğu farkında olsa da- büyük bir yalanın içinde yaşamaktadır ve bu yalanın içinde sahte mutluluklara tutunmaktadır.

   Yağmur dinmeye başladı, sanırım vazgeçiyor  kapıyı tıklatmaktan.Hain insanoğlu tarafından içeri alınmayacağını anladı.Acaba bir dahaki sefere , bir çiftçinin haykırışını duyduğunda,yine düşünmeden uğrayacak mı buralara…İçeri alınmayacağını bile bile gelecek mi kapımıza?Yoksa darılır mı dersiniz?Öfkelenir mi?Günlerce yılmadan çarparak kapılara içeri girmeyi başarabilir mi…Dışarı çıkıyorum.Yağmurun arkasında bıraktığı o ılık esinti ve ıslak sokaklar...Işıklar daha bir parlak , gözlerimi alıyor.Yavaş yavaş ilerliyorum.Farkında olmadan bir şarkı mırıldanıyorum , az önce gözlerinin içine bakarak “teşekkür ettiğim” garsonu düşünerek…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder